29 Aralık 2016 Perşembe

KAYBOLDUM




kayboldum
adımlar atıyorum kaldırımlarda
düşünüyorum
yürüyorum 
bazen de gülüyorum 
ama kayboldum biliyorum
neredeyim
nasılım
bilmiyorum

hiç merak ediyor musun beni?
çoktandır görülmedim 
çoktandır adım bile geçmedi
hatırlıyor musun beni?

ben
ben de bile
beni bulamıyorum

aranıyor yazıları astım kendi kendime
her yere 
hiç gözüne çarptı mı?
hiç gözüne çarptım mı?

bazen
bahçene kadar geliyorum
camına kadar
bakıyorum içeri
ve gidiyorum geri
kokum gelmiş midir hiç,
bir rüzgar esintisiyle 
cümleler de adım geçmiş midir,
rüyalarına girmiş miyimdir?

ben beni bulamıyorum
her taşın altına baktım eminim
her söze, her dizeye
yalanlara, gerçeklere
tümüyle baktığıma eminim

ben beni bulamıyorum işte
içimden bir ses öldün sen diyor
bir seste; hala bir ümit var
peki, itmekle ne kadar yol alınır
ya her attığım adımda
bıraktığım parçalarla tükenmişsem

bana yol göster
beni bul
sadece bir dokun
sadece bir sarıl
belki bir tebessüm
ya sendeysem?
ya elini uzatman koparıp alacaksa beni
bu boşluğun içinden

beni bul...
ben başaramadım
sen de kaybettiğim beni bulmayı
beni bul


21 Eylül 2016 Çarşamba

SENİN ADINA 1



bir kuyu
ve boğmak karanlığı
sessiz ve usulca
siyaha çalan tüm renkleri
yakmak bir kırmızı da
çalan tüm şarkı senin adına 

saklanıyor göz yaşları
ıssız bir koy da 
ve müzik dans ediyor
ışıklar çarparken yüzeye
duygular saklanıyor

sayıklıyor gökyüzü 
sayıklıyor bulutlar
bu öyle bir şiir değil
bu öylesine bir şiir

köşe bucak kaç bana
ve görüntün saklansın tüm baharlara
gözlerime bak
ruhuma
çalan tüm şarkılar senin adına

bilmem kaç kere anlattım sessizliği
bilmem kaç kere buldum kendimi
ve kaybettim kollarında
bu şarkı en çok senin adına

griye çalan bir aşk 
ve paramparça bir fotoğraf
öylesine yaşamak 
öylesine doğmak

25 Ağustos 2016 Perşembe

BİR ÖYLE BİR BÖYLE



konuşmamız lazım
günden, güneşten
konu olabilecek
senden ve benden

konuşmalıyız
zoraki olarak değil
konuşmadan olmadığından
konuşmalıyız yıllardan

konuşacak şeyler var
sen ve ben ayrımını ortadan kaldırmadan
en baştan
ve en sondan

dokunmamız gerek
söylememiz bazı şeyleri
ve bağzı şeyleri de yok saymamız
öylesine değil, gerekli

uçmalıyız gökyüzüne
biz olarak
seni beni arkada bırakıp
umutla

uçmalıyız yükseklere
düşmek ne demek bilmeden
ve sallanmalıyız gel git ile
yok olmadan biraz hallice

bir öyle
bir böyle
sessizce
aslında tüm yıkımlar ile...

https://www.youtube.com/watch?v=rUwXlle4MGE

16 Ağustos 2016 Salı

HAYAL



         Hayal nedir? Zihinde canlandırdığımız ve gerçek olmasını beklediğimiz ama hiç gerçek olmayan şey mi? Gerçeklik ve hayal ne kadar aynı cümle içerisinde bir beklentiyle ve gerçekleşme olasılığı ile sabit tutulabilir?

         Peki... Hayalleri hayal yapan en temel şey nedir? Kusursuz bir canlandırma olması ya da gerçekleşmeden gerçekleşmiş gibi tüm zerremizle hissetmemiz mi? Dur! Aklıma takılan bir şeyler daha var. Hangi hayalin gerçekleşti? Gerçekleşe bilecek olan şey hayal midir? "Bir çikolata istiyorum ve yarın gidip alacağım" demek içinden ve ertesi gün gidip almak hayal kategorisine girmiyor, biliyor olmalısın. Daha ilerisinden daha derininden bahsediyorum. Bir ağaç gibi... Şimdi ağacı canlandır zihninde ve baktığın zaman arka kısmını göremiyorsun hiç. Dön, dön ve dön... Gözlerinin yetemediği koştukça bir tarafların hep silindiği... Neler geliyor aklına? O göremediğin ama koştukça o tarafları da gördüğün bütün olmadan, yarım olarak gördüğün o şey gibi değil mi hayallerinde. Hep aklında ama gün geçtikçe siliniyor da. Yetişmek zor geliyor bir süre sonra. 

       Asıl mevzuya gelirsek benim hiç hayallerim gerçekleşmedi. Zaten hiçbir zaman bulamadım ki; hayaller hayal oldukları için mi hayaldirler yoksa hayal olarak kalmaları gerektiği için mi? 

25 Temmuz 2016 Pazartesi

GÖKYÜZÜNÜ BALTALAMAK



bazen susup izliyorum
kumlarda bıraktığın ayak izlerini
keşke sahil olsaydı diyorum
çöller bize layık değil

korkutuyor beni gözler
seni sorup duranlar değil
sana benim gibi bakmaya çalışanlar
ve seni benden alacaklar

kaldırımda çıkan tek bir çiçek gibi
tutunuyorum hayata
ve basmak üstüme ne kadar adil?

gitmek ne kadar doğru
ben, ben iken benden
peki ya seni sen olarak sevmek
ne kadar yanlış

sana aşığım demem mi gerek
yokluğuna bakarak
gözlerin dururken

boynunu evim saymak yerine
dudaklarından dökülen hüzün taşlarını
toplamak niye ?

taşlar atıyorlar bazen bu eve
şeytan taşlar gibi
bizim evimizi yıkıyorlar
ve içinde son kalan biri varken

korkutuyor beni sesin
korkuyor beni sessizliğin
psikopat gibi
sende de, sensizlikten de

yıldızlar kayıyor bazen
gönlümün şu gökyüzünde
her biri bir hayal
hayalleri yıkmak niye?

yırtıyorum gökyüzünü
çığlık atıyorum duy diye
bedenimi kemiriyorum
düşlerimle

yıldızlar,
hala gökyüzünde
birer birer yitip gidenler varken
sonu gelmeden, gelsen...

kolay değil biliyorum
aynı çatı altında kalmak
özgürce koşmak varken kırlarda
ayaklarına batan taşlarla
ayaklarıma batmasından bıktığım taşlarla
tam sığınmışken bir çatıya

mutluyuz sanmıştım
mutlusun sanmıştım
ayın ışığı ikimize de yeter sanmıştım
yalan olsaydı aşk,
bu kadar güzel parlamazdı sanmıştım
her sanılgı
bir yanılgıymış oysa

çöküyor gökyüzü artık
karınlık geliyor uzaktan
tekrar tekrar yırtıp, diktiğim o gökyüzü
ve sessiz, soğuk bir son...

12 Temmuz 2016 Salı

AH PAZAR SABAHLARI



ufak, şirin bir el
ve büyük hayaller vardı
masanın üstünde duran küçük,
acı bir fotoğrafta

bırakılmış, terk edilmiş bir hayat
ve tüm pazar sabahları
gelecek...
hepsi kırıklıkla silindi gitti

büyümeyi
sevmeyi
vazgeçmemeyi
ve biz beceremedik biz kalabilmeyi

sigara yaktık
şöyle cam kenarına geçip
filmlerdeki gibi
sessiz, titrek

bir geçmiş kaldı
bir acı
beklentiler...
yıkık dökük

bir yaprak düştü tesadüfen
bir yaprak daha öldü
saklanmak adına
korunmak adına sığındı belki

söyleyeceklerimiz kaldı
gidecek yerimiz değil
umutlarımız
küçük siyah bir torba içinde

affetmek kolay değil
affedemedik kendimizi
yalan yanlış aksettirdik kendimize
ve hep takılı kaldık

en güzel yanı olacaktı oysaki
pazar sabahları
içten bir sarılma sevdiğimize,
en sevdiğimiz...

yalnızlık işte...
alay edilecek gibi değil
ve hiçbir çocuğa öğretilmemeli
yalnızlık nedir

27 Haziran 2016 Pazartesi

GÜHERÇİLE



uzlaşıyoruz
zaman gerekiyor sadece
ve o zaman elde edilince
kendi yaralarımızla bile anlaşmaya başlıyoruz

dinleniyor sadece yalnızlığımız
küçük bir çay bardağının ince belinde
şöyle manzaraya karşı 
buz gibi havalarda 

söyleniyoruz bazen 
bazen ağlıyoruz sessizce
haykırmak istediklerimiz beynimizde 
bağırıyor, kurtar beni

alışıyoruz ama inan bana
zaman geçtikçe her şeye 
köleliğe de hasrete de 
alışmak öldürüyor belki de

bazen kan görmek istiyoruz
ve canımızı yaka yaka soyuyoruz kabukları
ben sevmiştim diyoruz
özledim diyoruz

özür dilemek erdemliktir derler
tutup bi' kendimizden dileyemiyoruz da 
saçma sapan şeylere
saçma sapan kişilere bile diliyoruz

zorla oldurmaya çalışıyoruz
olmayan şeyleri
olmaması gereken 
olursa olur, olmasa da olur denilen şeyleri

zorla oldurmaya çalışıyoruz da 
olması gereken şeyleri olduramıyoruz bi türlü
olmaması gereken şeyleri oldurup
kendimizi teselli ediyoruz

rol yapıyoruz sabahtan akşama kadar
ondan bu kadar yorgunluğumuz 
mutlu olmayıp, olmuş gibi davranmaktan
söylenecek o kadar söz varken yutkunmaktan

kaybediyoruz bazen bazı şeyleri
ya da boş veriyoruz
es geçiyoruz hayatımızı 
durup neden diyemiyoruz 

eskaza yaşıyoruz
eskaza seviyoruz
eskaza evlenip
eskaza ölüyoruz

çıkıp bendim o diyemiyoruz
kim yaptı denildiğinde 
saklanıyoruz 
korkularımız gibi sorular ardına

hedefler koyuyoruz kendimize
zamanlar ayırıyoruz bir şeylere
prensipler oluşturuyoruz her şeye
sonra hepsine bahane duvarı örüyoruz

kısacası ölüyoruz
yaşarken öylece
çıkıp bir gün bile yaşadık diyemiyoruz
çünkü bir gün bile yaşamıyoruz

elalemle vakit harcarken
ne diyecekler diye
kendimizi unutuyoruz

zaman mı yetmiyor yaşamaya
heves mi 
para mı 
ne yetmiyorsa artık

tabuları yıkmamak adına
kendimizi yıkıyoruz yol ortasına
yasallaştırıyoruz ölmeyi
yasallaştırıyoruz kendimizi öldürmeyi

bir dize vesveseler salıyoruz ardına
sevdiğimiz, sevenimiz kim varsa
sevgiyi sevgi olmaktan çıkartıyoruz kısaca

alıp başımızı gidiyoruz bazen
bazen de olduğumuz yerde sayıyoruz
dağları aştık sanırken

ağlıyoruz, gülüyoruz, kahkahalar atıyoruz hatta
yaşayan insanlar gibi
sadece bedeni giyiyoruz üstümüze
ve yaşadık diye çentik atıyoruz her günümüze

bir kitap alıyoruz mesela
ama okumuyoruz
bir dil öğrenip
kimseyle konuşmuyoruz

kısacası varken varız da
çoğu zaman yok oluyoruz


24 Mart 2016 Perşembe

HOŞÇA KAL



sen en güzel alıntısısın
kitapların,
şiirlerin,
hayatın en güzel alıntısı sensin
tekrar tekrar söyleyebileceğim
ve her ne hikmetse
her yere de olan
her boşluğu dolduran
her çatlağa iyi gelen

sen, sen olduğun için güzelsin
değişme!
karanfiller bile kıskanıyorken kokunu
ve boynun bir cennet iken
nasıl geçebilirim senden

mutluluk saç yine
dağıt eteklerindeki mutlulukları
belkiler bana çok fazla
mutlu olduğunu düşünmek güzel ama
bensiz değil
ve sen bensizken de güzelsin nasıl başarıyorsan

arayabileceğim bi telefon numarası bile bırakmadın,
koşarak gelebileceğim bi yol da
hiçbiri yok sana dair
oysa ben sana dair her şeyi ezberlemiştim
peki biranda nasıl değişti ?
dört beş yıl kısacık biran değil mi değişmek için
sensizlik için çok fazla
ama umudum için değil

vazgeçmiyorum
geçemiyorum
çünkü geçersem biliyorum yok olacağını
güzel bir cümle unutulur mu hiç ?

en güzel zamanım
en güzel hatıram
en güzel dizem

fark ettim daha geçen gün gittiğini
sens kokmayan bir şiir yazarak
en kötü şiir
peki bi insan gidişiyle bile bu kadar şeyi nasıl öğretebilir ?

özledim kelimesinin bir anlamı olmuyor
yani senden bahsetmiyorsam
ki senden bahsetmemek kolay değil

en güzel dizem
en güzel rüyam

saçlarım artık dalgalanmıyor rüzgarda
saçlarımı sevecek biri olmadığından
sen hep eksik kaldığından

gelmene çok ihtiyacım var
ve gelmemene de öyle
gelme

hayatında başka biri var
biliyorum
hayatımda başka biri yok
çünkü sen varsın ama bilmiyorsun
ne kadar acı bi senaryo değil mi ?

senin dinlediğin şarkıları dinliyorum
ve hepsini sana armağan ediyorum
yeni sevgililerine armağan ederken sen
bi kere de olsa özle beni
bi kere de olsa bi şarkıda beni anımsa

çoktan gittin biliyorum
kabul etmek istemiyorum sadece
ve isteseydim vazgeçerdim senden
bunu da biliyorum
ama bilmek yetmiyor bazen
bilmiyorsun

bitmiyorsun içimde
bitmiyor anlamın
ve sen gidersen 
yani gittiğini kabul edersem
ben anlamsız kalırım

korkuyorum ilk defa
ya da korku değil başka bir şey bu
rüyalarıma bile gelmiyorsun artık
bende uyumuyorum

bitme
noktaları kullanmadan da anlaşabiliriz
yeter ki bitirme
ya da artık bitmeli misin ?
ve ben artık sensiz mi yaşamalıyım?
üzülmeyecek misin?
hiçbir yerde senden bahsetmediğimde
ya da kendime bile seni söylemediğimde
hoşça kalmalı mısın artık?
sen hoşça kaldın biliyorum da ya ben ?

büyüklerimizden biri demişki günün birinde
"bir kölenin, köle olarak kalmasındaki en büyük etken umududur"
kim söylemiş bilmem
neden söylemiş aşikar

ben tutundukça sana
sen kırılıp, yok olup gitmiyorsun
hep aynı güzelliktesin
hep aynı yerdesin
hep aynısında sen
ben benden öyle bahsedemiyorum

camlar batıyor artık yüreğime
nefes alamıyorum
nefes aldırtmıyorsun
boğuluyorum iyice yokluğunda
ve belkide bu son çırpınışlarım

son yolucusunu ağırlıyor bu liman
son giden gemiyle
ben gidiyorum
ben benden, senden, canımdan gidiyorum
hoşça kal benliğim
düşüm 
kırıklığım
yıllarım
hoşça kal
her gidişin bir de dönüşü olmazmış
olura inanmıştım
inanmamayı öğrettin
hoşça kal
seni ağırlamak güzeldi bu koskoca şehirde
bir uyuşturucu gibisin yinede
hoşça kal
güneş bi daha doğmayacak...

20 Mart 2016 Pazar

BATIYORUZ


Batıyoruz.
Biz, biz değilken batıyoruz en çokta.
Boğuluyoruz kendi derinliklerimizde.
Nefes alamıyoruz...
Yok oluyoruz gün geçtikçe.
Maviliklerin orta yerine yelkenler açıp,
Okyanusun bizi sonsuza kadar kabullenmesini istiyoruz.
Alamayacak bizi, kabullenemeyecek, biliyoruz.
Biz sadece rotasını kaybetmiş birkaç gemiyiz.
Biz, bir yunus değiliz ki; sevsin bizi tüm mavilikler.
Biz birkaç tahtadan oluşan ve sırf su geçirmemek için boyanmış,
Yok olmaya mahkum,
Yüz tutmuş yalnızlığa,
Avare dolaşan küçük çaplı gemileriz.
Batıyoruz.
Nefes alamıyoruz.

14 Mart 2016 Pazartesi

BU GECE YAĞ



yağmurları sevdiğimi söylemiş miydim?
peki ya senin yağmurlara benzediğini,
yağmurlarla sevdiğimi seni
yağmurum olduğunu
üzerime yağan
düşlerimde baskın olduğunu
neyim varsa alıp götürdüğünü
sırf yolunu bulmak için mi desem
ben mi çıktım yoluna
rotan mı buydu ?

hayır, yaz yağmuru değilsin sen
sıcak bir hava eşliğinde değildi senin yağman
daha çok fırtına
daha çok yıkım
daha çok soğuk
sonumu hastalığa götüren

sen yağdın
sen akıp gittin ömrümden
önümden
geceden
gündüzden

yolların hala ıslak
şarkılar hala hüzün

sen yağdın göklerden
yağdın gittin
yağmasan kuraklık
haklıydın belki gitmekle
her giden suçlu değildir
her kalanda
peki ya önemli olan suçluyu bulmak mıdır
yoksa yüzüne çarpan damlaların
etrafını saran o sevginin
yerini bir hiçin alması mı ?

sen yağmurdun
en çok sevdiğim şu dünyada
huzur getiren

sen yağmurdun
gözlerimin önünde akıp giden
durdurmaya yetemediğim
sessizleştiren

sen yağmurumsun
beni güneşli havalardan nefret ettiren
sensiz yapamam

sana ihtiyacım var
yeniden yeşermek için
sadece umutlarım değil
her şey için
sana ihtiyacım var
sadece bana yağ
başka hayatlara değil

9 Mart 2016 Çarşamba

ARTIK SUSUN!


             Herkes bir şeyler biliyor.
Herkes bir şeyler hakkında yorum yapıyor. Konuşuyor, konuşuyor ve konuşuyorlar. Herkes ama herkes bir şeylerin peşinde. Herkes o kadar çok biliyorsa eğer neden hâlâ konuşmaktan öteye gidemediler ki ? Konuşmak, halletmek değil ki.

             Biri gittiğinde, bırakılan kişiye "üzülme" denilince bir şey mi oluyor ? Biri öldüğünde, "başın sağ olsun" denilince her şey yoluna mı giriyor ? Anlamıyorum ya da siz anlatamıyorsunuz, bilmiyorum. Ama artık, biraz susmalısınız. Susun ! Siz konuşunca bizim parçalarımız tamamlanmıyor. Hemde hiçbir şey hallolmuyor.

             Her şeyin çaresi vardır diyorlar ya en çok ona gülüyorum. Ölümün çaresi var mıdır ? Yalnızlığın, ailesizliğin. Çok fazla dibe vuruyoruz. Gereğinden bile fazla. Bir yerlerimiz de hiç durmayan bir kanama var ve siz konuştukça onu daha fazla deşiyorsunuz. Yorum yapmayın mesela. Bırakın acılarımız bize kalsın. Acılarımızı bile özgürce yaşayamıyoruz. Sırf insanlar etrafına toplanmasın diye acısını belli etmeyen, hep gülen insanlara dönüşüyoruz. Lütfen ama lütfen artık susun !

PEMBE KANATLAR


pembe kanatlar arıyorum
ve sığmaya çalışıyorum avuçlarına
kaybolmak için yıldızların arasından
göğsüne sığınıyorum

uçamıyorum
konamıyorum da bir köşeye bucağa
yorgunum

bir bardağın yüksekten düşüşü gibi düşüyorum
sığındığım tek yer de uçurumların
ve düşüyorum kırılmak adına
parçalanmak değil sonum
sonuç belli biliyorsun

sadece boynunu koklaya koklaya öpüyorum
uzaktan
kilometrelerce uzaktan
bekle beni

şiir olduğunu anladığın zaman 
sevebileceğini düşünüyor musun roman olmayı

titriyorum
burası karanlık
yaklaş bana 
hiç değilse son bir defa daha
kollarına konmak istiyorum kırık kanatlarımla
dayanacağım için değil ama
belli ki daha fazla dayanamayacağımdan

5 Şubat 2016 Cuma

YAZMAK GEREK


Şimdi yazmanın zamanı
Vakit varken,
Daha erkenken,
Yazdıkça yazabilecekken
Yaşayacak onca şey varken

Yazmak gerek
Ara vermeden,
Durdurak bilmeden,
Her şeyin üstüne biraz daha fazla şeyler
Yeni yeni, 
Güzel güzel şeyler katabilecekken

Ölmeden, öldürülmeden.

Yazmak gerek, 
Sadece içinden gelen
O saf duyguyu
Saatlerce yazmak gerek.

Henüz kuşlar da uçabiliyorken

KİMSE


Küçüklükten beri hayata kafa tutuyorum. 
Çok yorgunum. 
Çok kırgınım. 

Tüm eski aşklarıma, 
Eski sevgililerime, 
Arkadaşlarıma, 
Aileme hatta kendime bile çok kırgınım. 

Parçalara ayrıldım. 
Ve ben o parçaları artık toplayamıyorum. 
O parçaları toplasam bile bir araya getirip,
Birleştirme ihtimalim yok. 

Tüm parçalarım birbirini itip, uzaklaşıyor. 
Dağıldılar dört bir yana. 
Toplama isteği hiç mi hiç yok içimde
Çünkü biliyorum,
Ben toplasam da dağılacak onlar yine. 
Ve her dağıldıklarında 
Benden başka şeyleri daha alıp götürecekler. 

Artık ağlayamıyorum ben, biliyor musun ?
Gözlerimden dökülmüyor yaşlar. 
Ağlayacak kimsem bile yok. 
Başımı omzuna yaslayacak biri bile yok, 
Ben yokum, 
Kimse... 
Hiç kimse yok. 

KASIM VE ARALIK



             Kasım ayı aşk ayıdır, öyle derler. Hatta kasım ve aşk kelimelerini birçok yerde beraber görebilirsiniz. Ayrılmaz ikililer. Kasım dediğinizde o cümlenin içinde mutlaka bir yerlerde aşk kelimesi vardır. Görmezseniz bunu kıyamet alametine yorumlayabilirsiniz (!)

             Neyse...  Şaka bir yana sahiden kasım ve aşk nasıl oldu da bu kadar bilindiler. Bir filmde geçti ikisi o kadar. Siz sahiden kasımda aşık oldunuz mu ? Kasımda hayatınızın dönüm noktasını yaşadınız mı ? Eğer cevabınız evet ise; ilginç.

             En çokta neye gülüyorum biliyor musunuz ? Kasımın arkasından hemen Aralık ayının gelmesine çok gülerim. Biri aşk ayı diğeri ayrılık. Tüm her şeyi 30 güne sığdırdınız sığdırdınız yoksa öylede böylede ayrılıkla karşılaşacaksınız. Bari ayrılığı dolu dolu yaşadığınız mutlulukla karşılayın, değil mi ?

TANIDIK YABANCI


           Şimdi yine aynı şeyi yapıyorsun. Bayım, yoksa yapıyorsunuz mu demeliydim ? İlk önce iki yabancı olarak başladığımız sonra sen ve benden, bize döndüğümüz o yolu katbekat geriledik. Yine iki yabancıyız. Yine en baştayız fakat tek fark birbirini tanıyan iki yabancı olmamız.

          Sözler verildi, ağlandı, gülündü her şey tamam oldu. Bize verilen en son ve zorlu görevi de başarıyoruz; birbirimizi yok sayıyoruz. Tebrikler! Birbirimizden bolca zaman kaybı olacak ve bir o kadar da zaman kaydı olacak şeyler kazandık. Şimdi ise gitme vakti. Yolların darlığı, uzunluğu kimsenin umurunda değil. Gece ya da gündüz olması da. Tek ve tek umurumuzda olan şey birbirimizin olduğu şehirden kilometrelerce öteye nasıl kaçacağımız.

          Yeni aydınlıklar arayacağız; birbirimizden gitmeyi başardığımızda. Sen gidebileceksin, bende gideceğim biliyorum; fakat ikimizde aslında aynı yerde sekip duracağız. Ne kadar uzaklaşmış olsak da, aslında aynı yerde olacağız.

   Son olarak ise bayım,
   Hoşça kalınız.

ŞARKILAR NASIL TANIMLANIR?


          Şarkılar nasıl tanımlanır ?
"Türk edebiyatında bestelenmek amacıyla yazılan millî bir nazım biçimi olup halk edebiyatındaki türkünün karşılığıdır" diyerek mi tanımlamak lazım yoksa "Bir yazarın kaleminden satırlara düşen cümlelerin, güzel bir ezgiyle dile gelmesidir" mi demek lazım. Sizce hangisi ?

         Bence en güzeli hepimizin, tüm insanların ikinci hayatı diye tanımlayabiliriz. Kabul edelim. Hepimiz şarkıları yaşıyoruz. İçimize kadar işliyorlar ve beynimizde bambaşka bir hayatı ortaya koyuyorlar. Hayallerimizi canlandırıyorlar. Hatta bazen çok ileriye gidip de yapmak istediklerimizi ama yapamadıklarımızı bile yapıyorlar.

        Şarkılar, bazen onları kıskanmıyor da değilim. Çok başkalar. Biliyorum. Senin, benim, bizim yazdığımız kelimelerin topluluğu yani bi' kaç cümleden ibaretler belki ama görünürde sadece böyleler. Aslında çok başkalar. Bi' kelime bile bi' ömür gibi. Bambaşkalar.
   

1 Şubat 2016 Pazartesi

ŞİİRİM



Ve saçlarını savurmuştu kadın,
Rüzgara değil,
Yalnızlığa

Islak bir güneş doğmuştu,
Yıllarca uzakta,
Şimdiden içini ısıtan

Alnına yazmış olmasına rağmen tanrı,
Şaheser koymuştu ortaya kadın
Çizmişti en güzel resmi.
Yine de damga yemişti
Kırık!

Şiirlerden bahsetti sonra
Bazı şiirler dedi
"Bazı şiirler sadece kırıldım demek için yazılırmış"

En güzel şiirimsin dedi,
Haklı çıkartan tüm şairleri.

7 Ocak 2016 Perşembe

ÖZ


Uzak, 
ama biraz daha yakın. 

Sana dokunmak uçsuz bucaksız, 
yasaksız bir eylem.

Sana sarılmak birkaç şiir dizesi
sonsuz

Gelmemen gibi yaşam
öylesine acı

Ve şimdi gelmeyişin 
bir çocuğun hiç vazgeçmediği oyunu

Ve bekletişin 
sana yazdığım, yazacağım tüm kitaplar

Güneşin, bakışın, mevsimlerin
hepsinin adı özlem

Ve hayat,
Sadece sen

2 Ocak 2016 Cumartesi

SEN GÖKYÜZÜ



Bırak
Kalbine aksın gökyüzü

Bırak
Her şey yerli yerinde kalsın
Kirliler, tabaklar

Dünya senin yuvan değil
Benim yuvam değil
Sadece konaklamak için bir yer
Neyi garip?

Bırak şu düşlerini
Aslı olan gökyüzü

Kim demiş ki yıldızların,
Artık yıldız olmadığını?
Kim söyleyebilir ki masumiyetin,
Parmaklarını kanattığını?

Biliyorum,
Kalbinin nasıl kırıldığını,
Bacaklarına batan o dikenlerin
İliklerine kadar nasıl acıttığını

Kabul ediyorum yalnızlığı,
İhaneti, 
Yalanı dolanı

Ben koşuyorum sana,
Ya ben diyebilir miyim hala
Gökyüzü uçsuz bucaksız
Dokunabilmişken sana