
bazen susup izliyorum
kumlarda bıraktığın ayak izlerini
keşke sahil olsaydı diyorum
çöller bize layık değil
korkutuyor beni gözler
seni sorup duranlar değil
sana benim gibi bakmaya çalışanlar
ve seni benden alacaklar
kaldırımda çıkan tek bir çiçek gibi
tutunuyorum hayata
ve basmak üstüme ne kadar adil?
gitmek ne kadar doğru
ben, ben iken benden
peki ya seni sen olarak sevmek
ne kadar yanlış
sana aşığım demem mi gerek
yokluğuna bakarak
gözlerin dururken
boynunu evim saymak yerine
dudaklarından dökülen hüzün taşlarını
toplamak niye ?
taşlar atıyorlar bazen bu eve
şeytan taşlar gibi
bizim evimizi yıkıyorlar
ve içinde son kalan biri varken
korkutuyor beni sesin
korkuyor beni sessizliğin
psikopat gibi
sende de, sensizlikten de
yıldızlar kayıyor bazen
gönlümün şu gökyüzünde
her biri bir hayal
hayalleri yıkmak niye?
yırtıyorum gökyüzünü
çığlık atıyorum duy diye
bedenimi kemiriyorum
düşlerimle
yıldızlar,
hala gökyüzünde
birer birer yitip gidenler varken
sonu gelmeden, gelsen...
kolay değil biliyorum
aynı çatı altında kalmak
özgürce koşmak varken kırlarda
ayaklarına batan taşlarla
ayaklarıma batmasından bıktığım taşlarla
tam sığınmışken bir çatıya
mutluyuz sanmıştım
mutlusun sanmıştım
ayın ışığı ikimize de yeter sanmıştım
yalan olsaydı aşk,
bu kadar güzel parlamazdı sanmıştım
her sanılgı
bir yanılgıymış oysa
çöküyor gökyüzü artık
karınlık geliyor uzaktan
tekrar tekrar yırtıp, diktiğim o gökyüzü
ve sessiz, soğuk bir son...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder