
ufak, şirin bir el
ve büyük hayaller vardı
masanın üstünde duran küçük,
acı bir fotoğrafta
bırakılmış, terk edilmiş bir hayat
ve tüm pazar sabahları
gelecek...
hepsi kırıklıkla silindi gitti
büyümeyi
sevmeyi
vazgeçmemeyi
ve biz beceremedik biz kalabilmeyi
sigara yaktık
şöyle cam kenarına geçip
filmlerdeki gibi
sessiz, titrek
bir geçmiş kaldı
bir acı
beklentiler...
yıkık dökük
bir yaprak düştü tesadüfen
bir yaprak daha öldü
saklanmak adına
korunmak adına sığındı belki
söyleyeceklerimiz kaldı
gidecek yerimiz değil
umutlarımız
küçük siyah bir torba içinde
affetmek kolay değil
affedemedik kendimizi
yalan yanlış aksettirdik kendimize
ve hep takılı kaldık
en güzel yanı olacaktı oysaki
pazar sabahları
içten bir sarılma sevdiğimize,
en sevdiğimiz...
yalnızlık işte...
alay edilecek gibi değil
ve hiçbir çocuğa öğretilmemeli
yalnızlık nedir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder