Hayat, yeni başlangıçlarla, yeni hayallerle, yeni ümitlerle yaşanılır bir yer olurmuş. Öyle diyorlar. Yeniden başlamak lazımmış hayata. Arada sırada değil ama her gün, her gün doğumunda. Her seferinde. Yataktan her kalktığımızda. Hayat, aslında düşman değil, en yakın dostmuş, biz anlayamamışız.
Hayat, her insanın gidişinde aslında bize bir şeyler anlatmak istiyormuş. Hayat, aslında bizim elimizden tutmak istiyormuş, bize çivili yalanları tutturmak değilde. Peki, neden fark edememişiz Hayata karşı olan ön yargılarımızdan mı yoksa kendi yediğimiz haltları bile hayata yıkmaya çalışmaktan mı?
Hayat aslında çok güzelmiş. Kuşlar falan.
Hayat aslında hayattan çok daha öte bir yermiş. Hayat aslında bu değilmiş de bize demosu denk gelmiş. Biz hayatı çok yanlış tanımış, yanlış anlamışız. Neden kısmına tekrar girmek istemiyorum ama durup bir kere olsun kendine sorar mısın, sence neden?
"Benim hayallerim vardı ve hayat onları benden aldı," Ne kadar da acınası. Bir kere olsun bahanelere sığınmadan, bir kere olsun hayatı suçlamadan, başara bilir miyiz, yaşamayı? Yalandan değil ama gerçekten, isteyerek, sıkı sıkıya sarılarak. Her sabah kalkıpta şöyle yataktan, gökyüzüne bakıp diyemez miyiz;" hayat, bu kez seni anlıyorum" diye.
Ne kadar yıkıldığını, ne kadar acı çektiğini, ne olduğunu, ne bittiğini hepsini unut! Bir kere olsun anı yaşamaya çalış. Bir kere olsun hayatı, gerçekten hayat olduğu olduğu için yaşa! Sorun değil, kanatlarının kırılması, bedeninde yara bere oluşması, doktorun çıkıp dört beş ay ömrün kaldı cümleleri. Hiçbiri sorun değil. Tek sorun sensin, benim, biziz. Hayatın yaptığı tek şey bize ayna tutmak.
Hayatımı hep bahanelere sığdırdım. Sırf kaçmak için yaşamdan. Şimdi anlıyorum ki; kaçmak değil asıl olan, başa çıkmak! Kalk! Hazırlan! Ve hayat turuna çık daha fazla geç olmadan.