"Sanat için mi sanat yoksa toplum için mi sanat" gibi bir şey bu. Sırf yazmak için de yazıyor olabilirsin ya da içinden geldiği, ben bunu böyle düşünüyorum dediğin için veyahut gerçekten yazmayı sevdiğin içinde olabilir. Ya da içinde biriken duyguların dışa vurumu da olabilir. Ne fark eder ki?
Konuşmayı pek bilmeyenin işidir yazmak. "Ona, yazdıklarımın birisini bile söyleyebilseydim" cümlesi kadar can yakan nadir cümleler vardır bu hayatta. Benim nadir cümlem bile sensin diyemiyorum. Yazdıklarımı bir gün bile olsa okumayacağını bildiğim birine her satırım da onu nasıl sevdiğimi anlatmak saçmalık biliyorum. Düşünüyorum da bazen ben sırf ona sesimi duyurmak için de yazıyor olabilirim. Sen olsan ne yapardın ki?
Kağıt o, ben de kalem. Ben yazıyorum, o bilmiyor ya da hissetmiyor bile. Her cümlem ona sıkı sıkı sarılırken o sadece kalıyor öylece. Bir gün yırtılıp gitmesinden korkuyorum. Bir gün yok olup gitmesinden. Gideceğini bile bile bu korkuyu aşamamak nasıl bir şey biliyor musun? Ne kadar çok sevdiğim hiçbir cümleyle anlatılamayacağını bildiğimden, anlatana kadar yılmayacağım için yazıyorum. Ya bir gün anlatabilirsem? Ya okursa? Ya duyarsa?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder