30 Ekim 2015 Cuma

SEN VE GİTMEK EYLEMİ




Korktum
Gitmenden
Gidip geri dönmeyecek olmandan
Seni bir daha görememekten

Korktum
Ve korktuğum geldi başıma
Ah, ne çok savaştım kendimle
Ne çok yol kat ettiğimi sandım

Gittin
Gidip de gelmedin
Korktuğum başıma gelmesin diye 
Verdiğim emeklere mi yanayım,
Korktuğumun başıma gelmesine mi?
Yoksa o emek sandıklarımın,
Aslında senin gitmene neden olmasına mı?

Kaybetmek istemedim
Seni, her şeyi
Nereden bilebilirdim ki
Senin her şey olabileceğini
Sen gittin, seninle ben bile gittim
Bu şehirde gitti,
Tüm insanlar,
Tüm herkes gitti

Sen gittin ya,
Ben yersiz, yurtsuz kaldım
Her gün uyandığım bu ev,
Baktığım bu pencere
Hiçbiri gerçek değil
Her şey seninle,
Sen, beni bile benden alarak gittin.

25 Ekim 2015 Pazar

SEN



Sen kurduğum en uzun
En anlamlı
En kırık
En dağınık cümlesin

Kağıtta yer bırakmamış
Tüm yazım kurallarının
Canına okuduğum
İmla nedir bilmediğim

Yazımı, tüm ömrümü kapsayan
Sabırsızlığım
Karanlıkta kalmaktan tek korkum
Beni anlatan, açıklayan sen

Kağıt yerine bedenimi kullandığım
Kalem olarak da saçlarını
Bedenime değen ellerin
Gözlerime değen gözlerini
Teninin ısısı
Gözlerinin içinin parlaklığı
Sarılışın
Göğsünde kayboluşum

Sen benim, benim diyebileceğim
Ama hiç benim olmayan
Hayalim
Hayalimde kalan

Bin bir parçaya bölünmüş
Görenlerin acıdığı
Harikalar diyarım
Beni kimsesiz bırakan

En büyük yalanım
En büyük acım
Mumdan korkum,
Mürekkeple birliğim

Sen bende sadece sen olarak kalmayan
En güzel
En büyük vedam
Sana değil, insanlara değil
Dünyaya karşı

Direnişim,
Vazgeçişim
Sen benim kırık cam bardağım
Renkli balonlarım 
Bir çocuk sevinciyle

Bitirmeye kıyamadığım romanım
En büyük öyküm
Hiç gelmeyecek, geleceğim
Olamayacak yarınlarım

Tüm şairlere taş çıkartan kağıttan
Tüm yazarları imrendiren
Hiç son bulmayan bekleyişim
Ama hiç gelmeyişin

Tekrar tekrar dinlediğim
Hiç bıkmadığım en güzel şarkım
Tüm insanların el ele verdiği
Seni bana getirmek için yaptıkları yollar

Sen yaşama sevincimdin
Yaşamdan zerre haz almama karşın
Sıkı sıkı tutunduğum
İnadına yaşadığım

Tüm cümlelerimi hoşça kala sığdırdığım
Denizin dibine inen o taşlarım
Ve bir kız kulesi karşısında
Döktüğüm bir damla göz yaşım

Seni benim çaresizliğim
Sen benim koyduğum nokta
Yarım kalan dizelerimsin
Sonunu hiç getiremediğim
Kağıda yazmayı bıraksam da
Ruhuma yazmaya devam ettiğim
Hoşça kal sevgilim
Hoşça kal sen'im

10 Ekim 2015 Cumartesi

KUM SAATİ




İnsanların zamanı azalır, her zaman
Uzun uzadıya cümleler gibi biraz
Sonuna nokta konulmaya
O cümleyi bitirmeye
Kıyılamayan
Cümlecik
Cümle
Gibi
Ama hep bitmeye
Hep son bulmaya bir adım daha
Ha gayretlerle uzatmaya çalıştıkça başarısız
İmkansız olan o uzun cümleler gibi

Ve biter
Her kum saati gibi
Yeni başlamak ise hayli zor
Hatta imkansız bir el uzanmadıkça
Bahsettiğim ölmekteki zaman değildi ne yazık ki
Yaşamaktaki zaman,
Elden, ayaktan olunan
En çok sevilenlerin gittiği üstelik
Mutluluğun bile koşar adım
Sana sadece sen kalan

8 Ekim 2015 Perşembe

SORULAR



Kimler geldi,
Kimler geçti,
Hayatından?

En çok hangisini sevdin?
En çok hangisi özeldi?
En çok hangisi kırdı seni?

En sevdiğin şarkı sözü
En sevdiğin şiir
En güzel dize
Hangisiydi?

Hiç düşündün mü,
Hiç aklına geldim mi?
Ya da unuttun mu beni?

Hayata katlanmak için mi,
Kendine direnmek için mi
Neden vardım senin için?

En güzel sorun,
En güzel felsefen
En güzel ümidin
Kimdi?

Kadınları genel olarak mı,
Özel olarak mı severdin?

Senin için yerim,
Yurdum
Neresiydi?

Kendimi kandırmama mı,
Beni kandırmana mı,
Yoksa söylediğin sözlere
Ya da genel olarak mı kırılmam gerek?

Sana mı,
Yıkılan hayallerime mi yanmalı?

Temelleri düzgün olmayan evde
Evimizde
Ne kadar yaşarım?
Ya da yaşar mıyım?
Seninle ya da sensiz yaşanır mı?

6 Ekim 2015 Salı

DÜŞÜNÜR MÜSÜN?



Adımların
Düşüyor ıslak kaldırımlara
Her attığın adım
Biraz daha uzağa

Gidiyorsun,
Sorun değil
Sevemedin beni
Mühim değil. 

Bilmiyorum,
Neden ne?
Böyle yapmanın,
Beni hiç anlamamanın

Sormaya hakkım var mı?
Sorsam canın yanar mı?
Bir kere de olsa,
Düşünebilir misin?
Beni demiyorum,
Her şeyi,
Yaptıklarını ya da yapacaklarını
Bir kez de olsa
Düşünür müsün,
Çaldığın o hayatları.

5 Ekim 2015 Pazartesi

KUŞLAR VE KADINLAR




Kuşlar
Güneşten bıkmış
Uçmaktan
Kanatları kırık olan
Yaralı kuşlar

Kadınlar
Yaşamdan bıkmış
Hırpalanmaktan
Umutları kırık olan
Yaralı tüm kadınlar

Yarınsız,
Geleceği olmayan
Zor kullanılmış
Aldığı her darbede
Aldığı her nefeste
Umutla yerinden kalkan

Güçlü ve güçsüz
İyi ve kötü
Güzel ve çirkin
Ayrım yapılmış kuşlar
Sürüsünden kopmuş
Uçmayı unutmuş kadınlar
Her tebessümü boğazına takılı
Sarı saçlı
Siyah, kızıl ve kumral kuşlar

Kafeste olmak,
Özgürlük müdür?
Peki ya uçmak?
Her uçan kuşta özgür müdür?
Her nefes alan yaşar mı?
Her katliamdan,
Umut doğar mı?

ARA VERMEK




İnsanların çok kullandığı cümle ve yaşamında da çok yaptığı şey nedir biliyor musunuz? "Ara vermek..."  İnsanlar birçok şeye ara verirler; ilişkilerine, çalışmaya, gezmeye vesaire işte bunun gibi birçok şeye ara verirler. Peki... Sonra ne olur? Elbette sizin de bildiğiniz gibi verdikleri o ara aslında verdikleri son olur.

Mesela; ara verilen her ilişki, son verilen ilişkidir. Tekrar başlar belki ama eskisi gibi olmaz. Zaten hiçbir şey eskisi gibi olmaz ama demek istediğim daha da başka bir şey... Tekrar başlayınca iki insan da aynı kalmaz, zamanla yok olup giderler ve sonu -ara verdiklerin de olan o son- gelir. Geç gelir ama güzel gelir. Sevenle sevilen yer değiştirir.

Bazen insanlar hiç olmayacak şeye bile ara verebilirler. Yazmak gibi, şarkı söylemek gibi, dans etmek gibi... Onu o yapan, seni sen yapan şeye ara vermek, birnevi ölmek. İnsan vazgeçtiği zaman ölür. İnsan ara verdiği zaman ölür. İnsan hep ölür, her zaman ölür ama bu ölüm toprağa gömülmekten daha da başka. Çıkıpta bir insan ara verirse en çok sevdiği şeye -ne kadar yorulmuş olursa olsun- yaşamına da ara vermiş olur.

Yaşamına ara veren her insanın pişman olması kaçınılmazdır, değil mi ? Peki neden hala yaşamaya ara veriyoruz ki ?

3 Ekim 2015 Cumartesi

KIRGINIM



Kırgınım
Sana değil
Arkadaşlarıma
Sevdiklerime
Sevmediklerime
Nefret kelimesinin ne olduğunu
Bana öğreten,
Bana yaşattıranlara da değil

Kızgınım, evet
En çok kendime

Kızgınım, evet
Sadece ve sadece kendime

Haksız da sayılmam
Yanlış değilim
Ama doğru da değilim öfkemle
Ben buyum diyemedim
Beni böyle bil diyemedim

Kızgınım, evet
Yalan söyledim
Sana, ona, buna değil
Kendime tüm söylediklerim.

HEPSİ BU KADAR



Bir kuş uçuşu,
Bir rüzgar esintisi,
Radyoda denk geldiğin,
Ama bitmek üzere olan en sevdiğin şarkı

Bir şiir başlangıcı,
Bir romanın son buluşu,
Bir efsane,
Bir yalan yumağı...

Söyleyemediğin sözler,
Görmek isteyip göremediğin kişi,
Boynuna sarılıp, öptüğün
Seni hiç sevmeyen biri

Kırmızılı bir kadının,
Bir salon da sessizce,
Ama en mükemmel yaptığı
O sonsuz dansı

Yıllardır arar diye beklediğin,
Ama ne arayan, 
Ne de gelen biri gibi
Sonsuzluğun en dibi...

Ne çok bekledim seni,
Ne çok özledim,
Ne çok özlemedin beni...
Ne de güzel aklına gelmedim

Her şeyde biraz seni anlattığım,
Kimsenin anlamadığı, senin bile
Bir küçük yağmur damlası
Ve ufacık bir kalbe dolan en büyük sevgi

Hepsi bu,
Bu kadar.

2 Ekim 2015 Cuma

KİM SEVECEK?



Sana söylemeliyim
Sana söylemem gereken şeyler var
Sana anlatmam gereken
Seni gerçeklerle yüzleştirmem
Sana, seni anlatmam gerek

Kırdığın kalbin
Bastığın toprağın
Gittiğin şu yolların
Doğan güneşin neden doğduğunun
Farkında değilsin

Seni daha ne kadar sevebilir,
Daha ne kadar bekleyebilir
Daha ne kadar gelmeyeceğini bildiğim halde
Sana bağlı kalabilirim bilmiyorum.

Her cümlen bir zehir
Her gidişin, ama hiç gelmeyişin
Bir ölüm

Diyeceksin ki bekleme
Diyeceksin ki vazgeç
Peki ben bile terk edersem,
Hiç gelmeyen seni,
Kim sevecek benden başka seni? 

1 Ekim 2015 Perşembe

HERKES BİR ŞEYLER BİLİYOR




              Herkes bir şeyler biliyor.
              Herkes bir şeyler hakkında yorum yapıyor. Konuşuyor, konuşuyor ve konuşuyorlar. Herkes ama herkes bir şeylerin peşinde. Herkes o kadar çok biliyorsa eğer neden hâlâ konuşmaktan öteye gidemediler ki ? Konuşmak, halletmek değil ki.

              Biri gittiğinde, bırakılan kişiye "üzülme" denilince bir şey mi oluyor ? Biri öldüğünde, "başın sağ olsun" denilince her şey yoluna mı giriyor ? Anlamıyorum ya da siz anlatamıyorsunuz, bilmiyorum. Ama artık, biraz susmalısınız. Susun ! Siz konuşunca bizim parçalarımız tamamlanmıyor. Hemde hiçbir şey hallolmuyor.

             Her şeyin çaresi vardır diyorlar ya en çok ona gülüyorum. Ölümün çaresi var mıdır ? Yalnızlığın, ailesizliğin. Çok fazla dibe vuruyoruz. Gereğinden bile fazla. Bir yerlerimiz de hiç durmayan bir kanama var ve siz konuştukça onu daha fazla deşiyorsunuz. Yorum yapmayın mesela. Bırakın acılarımız bize kalsın. Acılarımızı bile özgürce yaşayamıyoruz. Sırf insanlar etrafına toplanmasın diye acısını belli etmeyen, hep gülen insanlara dönüşüyoruz. Lütfen ama lütfen artık susun !

SADE VE ÖZ



Ve çiçekler vardı ellerin de,
Koşarak gelmiştin geçmişten
Yorgun... 
Umutsuz..

Ellerini ne zaman uzatıp,
Çiçeği verdin bana,
Ve ben alıp ne zaman sarıldım sana
İşte o zaman durdu
Zaman, hayat, bu koskoca dünya.

Aması olmadı daha sonra
Sen gittin, 
Gitmeni istedim.
Kalmanı hiç istemedim.
Yalan değil.
Çünkü biliyordum her zaman gidiş vardı.
Bu hayatta yollar boşuna yapılmıyordu. 
Sade ve özdü yaşam.
Gelir, kalır, her şey olur ve giderdi herkes.
Ve bir şeyleri pekte zorlamanın anlamı yoktu.
Ben de zorlamadım.

Yıllardır bocalayıp durup,
Her şeyin boşa çıktığını görmekten bıktım belki,
Belki de tüm hayatı belkilere sığdırmaya alışmaktandı,
Yaptıklarım ve yapmadıklarım.

BİZİM KENDİMİZLE BULUŞTUĞUMUZ GÜN



Yağmur yağıyor.
Güzel bir kız şarkı söylüyor şimdi.
Dağıtmış saçlarını, rüzgara kafa tutarak.
Dans ediyor; biraz ağlamaklı, birazda gülümsemelerle...
Onu şimdi kim durdurabilir ki ?
Kim çekebilir o acı tatlı hüznün içinden,
Mutluluğun içinden.
Deli diyor onu görenler.
Boş verin desinler.

Yağmur yağıyor şimdi.
Sırılsıklam tüm şehir,
Üşüyor belli.
Her ne kadar ben iyiyim dese bile,
Anlaşılıyor sesinden.
Bırakın üşüsün biraz,
Bırakın acısını en içte yaşasın,
Bırakın kendi olmanın tadını çıkarsın.
Bugün onun olsun.
Bırakın.

Yağmur yağıyor ya şimdi.
Sayılı kişiler var sokakta.
Kaçışıyorlar dört bir tarafa.
Islanmaktan, acı çekmekten korkan kişiler onlar.
Sırf acı çekmemek için, acı çektirenler onlar.
Gitsinler,
Kaçsınlar.
Bırakın da bize kalsın bu gece tüm şehir.

Yağmur, İstanbul, Güzel kız, acılar ve ihanetler.
Korkusuz olanlar,
Cesur olanlar yaşasın bu hazzı.
Bu yağmur, bu şarkılar, bu şiirler
Ve daha nicesi
Cesurların olsun.
Bizim günümüz olsun.
Bizim kendimizle buluştuğumuz gün.

Biz ve bizim gibilerin

HERKES GİTTİ AMA ÇAY VAR




           "Birileri gitti" değil bu yazının başlığı, bu yazının başlığı "herkes gitti" olacak.

            Bu onların başlatıp benim devamını getirdiğim yazı olacak. Onlar...  Onlar sadece; aynı şehir de yaşamamıza rağmen, kilometrelerce uzakta olmakla mükellef kişiler.  Bense sadece kalemiyle ve yazmamı bekleyen bir sürü boş sayfayla hikayenin asıl yazarıyım.

            Asıl konuya gelince de; bir iki kişi gitmedi benim hayatımdan. Kimsenin hayatından o kadar az kişi gitmez. Herkes gider giderse. Sadece bir kişi başlangıcı olur tüm gidişlerin, gerisi sadece boş. Biri gidince diğerlerinin de gitmemesi için uğraşırsın ama olmaz. Ne yaparsan yap olduramazsın. Birinci kişi gittikten sonra diğerleri de gidecektir. Bu böyle. Ben farklı sona rastlamadım.

            İlk gidenin ardından diğer gidenleri gördükçe, ilk zamanlar çok kötü olacaksındır. Dur demeye çalışırsın ama nafile. Sonra ne olur biliyor musun ? Kim giderse gitsin sorun olmaz artık. Sana her zaman kalacak şey birkaç takım eşyalar, o güzel şarkılar ve fotoğraflar olacak. Sonra yalnızlık çayı yapacaksın. Her yudumda için yanacak. Sonra ne mi olacak ? Boş versene çayını iç ve uyu. Tek yapacağını da bu.

UNUTUYORUM



             Unutmak nedir ? Bir eşyayı, bir cümleyi ya da yapacağın bir işi unutmak değil ama mesele, mesele birini unutmak. Çok sevdiğin, her şeyin olan, onsuz nefes alamayacağını düşündüğün ama her zaman için gayette iyi nefes aldığın birinden bahsediyorum. Karşında görünce dilinin tutulduğu, heyecandan ölecekmiş gibi olduğun hatta ne karşında görmesi sesini duysan, adı geçse yaşadığın o garip duyguya neden olan o kişiden bahsediyorum. Evet, siz öyle birini unuttunuz mu ? Ben unutuyorum.

             Çok olmadı onun gidişi, alt tarafı 5 yıl oldu. İnsan hayatı için çok önemli ama ona harcadığım için oldukça fazla önemsiz bir zaman ya da en çokta ona harcadığım için fazlasıyla önemli... Neyse... Bilemiyorum, hep bir kargaşa işte.

             Mesela ne oluyor biliyor musunuz ? Hiç unutmamak için sevdiğiniz o kişinin bitişi adını duyunca bir şeyler hissetmemeye başlıyorsunuz ya işte en çok o can yakıyor. İşin garip tarafı hep unutamamak ile ilgili yazı yazan onca kişiye karşı unutmakla ilgili yazı yazan biri bile olabiliyorsunuz. Bu kadar garip kişilikleriz. Velhasılıkelam ben onu unutmamak için her şeyi yapmıştım. Unutulmazım, her şeyimdi. Peki, şimdi ? Hiç. Koca birer hiç. Unutuyorum. Hissetmek, sevmek istiyorum, olmuyor. Hep ona gönderdiğim, ona hitap eden şarkıyı açıyorum. Nadide şarkıları vardır ya hep çok sevenlerin; işte o şarkıları açıyorum hiçbir şey değişmiyor. O şarkının diğer şarkılardan farkı kalmıyor. Mesela hep geri dönsün istersin ya, artık istemiyorsun.

             Özetle içinde yazacak pekte fazla bir şey kalmıyor. Bitiyor, bitiyorsun ve bitti.

UMUT



          Umut nedir ? Bazen fakirin ekmeği, bazen yaşama tutunmak, bazen de tüm bazenler mi ? Bence sadece bizi öldüren, öldürmese bile ölüme hazırlayan tek şey umut. Köleliğe bile alıştırır umut seni.

          Aslında çok fazla kötü bir şey daha olduğunu düşünmüyorum. Hem düşünsenize; mesela birinin geleceğini düşünüyorsun ve en ufak şeyden umutlanıp bekleme hevesini her gün daha fazla artırıyorsun ve sonra bir bakmışsın bomboş her şey. Mesela bir gün her şeyin düzeleceğini umut ediyorsun, her güne o gün sanki başka bir şey olacakmış gibi başlıyorsun ama her şey aynı. Umut ederek öldürüyorsun, öldürüyoruz kendimizi.

          Sırf arar diye yıllarca umut ederek yaşayan insanlar bile varken ve o telefon hiç çalmayacak haldeyken neyin umudu ki bu ? Kendini kandırıyorsun ama sadece kandırıyorsun. Değişen bir şey yok. Gelmeyen yine gelmiyor, düzelmeyen hayat yine düzelmiyor, çalmayan telefon yine çalmıyor ama sen, sen olarak kalmıyorsun. O umut o kadar çok işler ki kalbine, o kadar işler ki beynine bıraksan ölüyorsun, bırakmasan yine ölüyorsun. 

YER AYNI, ZAMAN FARKLI




         Aynı yerdeydik.
         Aynı gökyüzünün altında, aynı mekanda. Farklılıkları, geçen yılları her şeyi de yok saymıştık. En azından bu benim için geçerliydi. Yolunda gitmeyen şeyler ve sadece bir engel, bir yasak vardı. O büyük engelin adı da zamandı. Her zamanki gibi.

         Evet, aynı yerdeydik, farklı zamanda ama aynı yerde. Ben biraz erken gelmiştim, o biraz geç kalmıştı ama yine de aynı yerdeydik. Yıllar sonra ona rast gelmeyi ne çok isterdim. Ümitlerimde vardı. Planlarım, sürüce hayallerimde vardı üstelik. Sonra, en sonunda zaman yaptı yapacağını. Beklemedi bizi. Durmadı. Hiçbir zamanda durmayacak.

         Ne benim, ne senin ne de bir başkası için.

İÇİMDE BİR SİYAH



İçimde bir şeyler var
Anlatmak istediğim
Lakin hiç anlatamadığım
Bir karanlık,
Bir siyahlıktan da siyah...
Hiçbir renk aydınlatamadı
Aydınlatamadın

İçim acıyor
Duygularım can çekişiyor
Korkuyor içim,
İçimden.

Kötü biri değilim
İyi biri de sayılmam belki ama
Biliyorum, 
Bu ona benzer bir şey değil

İmkanı olsa bedenimin
İçimdeki tüm organları
Dışarı döker
Hepsi delik deşik
Tüm umutlarım,
Hayallerim gibi

İçimde telaffuz edilemeyecek
Sözü bile edilemeyecek
Garip bir karanlık var
Ve
Tüm insanlığı yutan
Girenin bir daha dönemediği
Acı orman

Dedim ya
İçimde öyle bir karanlık var ki;
İçim bile korkuyor
İçimden.