1 Ocak 2024 Pazartesi

DÜŞENBAZ




yeni bir yıl
yeni bir sarhoşluk
yeni bir aşk
yeni bir dokunuş

ben umutluyum diye kalkıyorum
vuruyorum masaya
vuruyorum küfürleri
ve savruluyorum

doluşuyorum 
dalaşıyorum
sataşıyorum 
belki yok oluyorum
belli ki yok oluyorum

umut diyorum
en yüksek sesimle
en yüksek hayallerimle
umut diyorum

geçiyorsun kaldırımdan
sert adımlarla
sert adamlarla
nahoş 

berrak...
değilsin...

daha sert bas diyorum
kır o kaldırımları
kır ki bileyim
kır bileyim
kır bileyeyim her birini...

umut diyorum
son nefes oluyorsun
her şeyin en kolayı
en basiti

başka bahar diyorum
başka kış ayı
başka yeni yıl
başka bir ben...

27 Ağustos 2021 Cuma

ANLATILACAK




nasıl anlatacağımı bilmiyorum

nasıl başlayacağımı da

geveliyorum sadece

bakınıyorum 


yazacak birkaç satırım var ama

söyleyecek sözlerim gibi

hiç dile getirilmemiş

getirildiğinde unutulmamış


nasıl başlarım bilmiyorum ama

nasıl bitiririm biliyorum

engellenemez bir kaosum 

susturulamaz bir halk 


nasıl anlatırım bilmiyorum ama

nasıl yok olurum biliyorum

sadece sarhoşum 

ama özgür


dökebileceğimden çok daha fazlasıyım

döktüklerimden bir o kadar az

nefesten daha yorgun

daha çelimsiz


bir başarısızlık olarak adlandırılıyorum

hayalinin, hayatının

özgüvensiz

agresif 


sadece gibiden öteye gidemiyorum

yapıyor gibi

söylüyor gibi

susuyor gibi


o kadar çok şeyden kalan sadece iki cümleyim

kimsenin duyamadığı

kimsenin anlayamadığı

senin hiç düşünemediğin


bir şeyler konuşuyorum kendi kendime

denemeler yapıyorum

ayna bana bakıyor, ben ona

uzay biraz daha büyüyor


nasıl anlatırım

ne söylerim

nasıl dile getiririm

nasıl ağlamam bilmiyorum ama


nasıl giderim

nasıl biterim

nasıl sustururum

nasıl yok olurum biliyorum


masanın üstünde duran bir kadehim

yanında oturan bir sarhoş

sadece kendini suçlayan

kendinden başka herkes suçlu 



11 Aralık 2020 Cuma

RİTME KAPILIYORUM




bir masanın üstündeyim
sadece kıvırtıyorum
kahkaha atıyorum
dalıyorum

ritme kapılıyorum 
sana çarpıyorum 
müzik artıyor
dağılıyorum

zaman işliyor
notalar sanki tenimde
yanıyorum
yakıyorum

en mutlu günüm diyorum
sana sokuluyorum 
ışıklar yanıp sönüyor
topuğum kırılmış

saçlarımı savuruyorum
savunuyorum bu mutluluğu
en çok diyorum 
en çok ben diyorum

hissettiğim en güzel duygu diyorum
ben hiç böyle olmamıştım
ağlamak geliyor içimden
ya da kahkaha atmak

sarhoşum
düşkünüm
kokuna kapılışım
sallanışım

en çok kendimi ikna edemiyorum
mutluluğumdan ikramda bulunurken
herkese gülümserken
eğlenirken

bir sese kapılıyorum
ayağım kayıyor
tutunmaya çalıştıkça düşüyorum
zaman yavaşlıyor

herkesin gözleri üzerime dönüyor
tepemde milyon tane sıfat
üşüşüyorlar
dayanamıyorum

kollarım acıyor
bitkinlik 
sessizlik
tüm yaşlarım

bir masanın üstündeydim diyorum sonra
dirseğim kanıyor
bitti diyorlar
bitti

https://www.youtube.com/watch?v=RacxNskxySo

20 Şubat 2019 Çarşamba

YİNE YENİDEN



yeniden
ve her seferinde yeniden yeniden
yeniliyorum kendime

sıfırdan diyorum
en temizinden 
başla
ve bitir bu kez

hiç olmamış gibi yap
hiç yaşanmamış gibi
hiç, hiç olmamışcasına 
ve hiç olmayacakmış gibi

kendinle olan bu savaşın
kendi yaşanmışlıklarının üstüne 
koyup koyuşturduğun 
serip serpiştirdiğin

milyonlarca
yıkıldığın
yakıldığın
bir kağıt gibi 

sesler duyuyorum
kendimden milyon tane 
ve hepsinin tek bir sözü
çıldırdım mı diyorum 

bu kaç oldu diyorum
ayna suskun
bu kaç oldu söylesene diyorum
bu kaçıncı?

yine
yeniden
yeni yeni ümitler...
yine aynı

merhemi yok diyorum
geçen ömrün
ve yaşlanıyorum
yaşlanıyor düşlerim

bir kıyıda ayaklarımı denize batırıyorum
bir kıyıda denize batıyorum
bir masalda mutsuz sonum
bir şiirde zaman takıntım

balon kanatlarını çırpıyor
gökyüzüyle kucaklaşıyor
ve ben sadece not bırakıyorum
tüm yaşanacaklara
yaşanmışlıklara
ihtimali olan 
ama hiç olmayacaklara

28 Ağustos 2018 Salı

YA SEN YA BEN



sesler yükseliyor
ben huzurluyum
şarkı çalıyor
eriyorum

sesin boynuma çarpıyor
gözlerim de kokun
ağzımda ilk defa dürüstlüğün
ve sadece hissediyorum

bir tabut gibi taşınıyor gökyüzü
kimlerin eksileceği
kimlerin aslında hiç olmayışı
ve bazılarının ilk defa gözyaşları

meğer diyorum bir kayanın üstünde
meğer diyorum sessiz ve sakin
meğer bu hayat benim değilmiş
meğer ben sadece...

yollar ayaklarımın altında gidiyor
ben hala aynı yerdeyim
kürekler çekiliyor
kaslarımda yorgunluk belirtileri

üzüntüler geçer
zaman gibi
ve diyorum bu kez olacak
ya sen gideceksin ya ben

bir sessizliğin sarhoşu oluyorum
çiziyorum
karalıyorum
yakıyorum yalnızlığı

meğer diyorum
meğer
ne çok sevmişim
ne az sevilmişim

bir güneş gibi
sıcak
yakan
tek başına kavrulan

ya sen diyorum tekrar
ya da ben
bu ölüm sessizliği bozacaksa
bu kavrulmuş kaosu

ya sen diyorum tekrar
ya da ben



12 Kasım 2017 Pazar

Saçlar



Saçlarım dolanıyor
Gök yüzüne
Hayallerime
Kör düğüm olmuşum
Kör düğüm oluyorum
Çözemiyorum

Saçlarım dolanıyor
Düşlerime
Canım acıyor
Canım acıyor diyemiyorum
Yuvarlanıyorum bulutlar
Yuvarlanıyorum denizler

Sesleniyorum saçlarıma
Sesleniyorum kırıklara
Ve kırk satır yazıyorum
Dolaplara çarpıyorum
Bir peynir kutusunda
Bir küf oluyorum
Ben bazen ben oluyorum
Ben bazen kuş oluyorum

Bir şiir yazıyorum hızlı hızlı
Senden bahsediyorum hızlı hızlı
Ve ben hızlı hızlı çöküyorum
Sanki elimi yukarı atsam
Sanki sırtıma bi’ dokunsam
Sanki...

Her neyse...

21 Ağustos 2017 Pazartesi

belki bir gün



Belki bir gün
aynı yerde aynı saatte
aynı mevsimde 
aynı çatının altında 
karşılaşırız

belki bir gün 
yine kaybolurum uçlarında
yayılırım dört bir yanına ülkenin
sessizce
sakince
yavaşça

söyleyeceklerimi söylerim
uçsuz bir dünya barındıran 
masmavi sessiz gözlerine bakarak
ve yakarım bir sigara kıyında

sabah kalkıp işe giderken
ya da bir arkadaşına koşarken sen
bir gemiye el sallarken mesela
belki yine yıldızlara bakıp dilek dileriz

sanmıyorum bana geleceğini
istekli ya da isteksiz
sanmıyorum sana geleceğimi
istekli ya da isteksiz

bir şarkının nakaratıyla anımsarken seni
ya da bir kokuyla
belki yine görürüm seni
yanında bir başkasıyla

18 Ocak 2017 Çarşamba

ZAMAN GEÇTİ



zaman;
akıp gidiyor bir ırmak gibi
bir deniz gibi
ve ciğerlerine
iliklerine kadar işliyor

yaptığın, yapacağın
söylediğin, söyleyeceğin
her şey seni etkiliyor
gelecek gelmiş
geçmiş, geçmiş gitmiş
ama hiç durmamış zaman
peki bir gün durur mu dersin
sen bana dokunduğunda?

ben bunu beklemiyordum açıkçası
bu sesleri duymayı,
bu günleri görmeyi,
seni unutmayı
beklemiyordum
yazmıyor sonuçta
hiçbir piyanonun notasında yok
hiçbir kemanında
hiçbir gazete de yazmıyor bunu
hiçbir şarkı da söylemiyor
ama her şey bir anı saklamış gölgesinde
her kaldırım
her rüzgar esişi
her ses

ne zaman gittin
ne zaman bitti
ne zaman sustuk
ne zaman yürüdük
hiçbiri için not düşülmemiş
hiçbiri için önemli denilmemiş
önemliydin
ne zaman yitirdin?

zamanın kemiği yok
dil gibi
her şey bir lahzadan ibaret
bugün varsın yarın yok
yıllar önce vardın bugün yok

elveda mektubu yazmış
bir öpücük kondurmuş
ve gitmişiz
sen gitmiştin hatırlıyorum
bense hep orada kalırım diyordum
yıllara meydan okudum
yıllara meydan okudu gelmeyişin
seni hep istedim
seni hep bekledim
tüm şiirleri bir bir inşa ettim
evler yaptım gülücüklerine
düşler kurdum her sözlerinle
ve bitti
her şey gibi
zaman akıp gitti
zaman hep akıp gider değil mi?

hiçbir su tutsak tutulamaz
barajlar engel değil
barajlar inşa ettin yüreğime
etmiştin
şimdiyse geçti
geçer her şey
ve çekilen acılar baki kalır
baki kaldın
dert oldun geceme
ışık değil

her şey geçti
öyle de böyle de
çekip gittin öylece
zaman gibi
sen ve zaman
ne kadar benzersiniz değil mi?

29 Aralık 2016 Perşembe

KAYBOLDUM




kayboldum
adımlar atıyorum kaldırımlarda
düşünüyorum
yürüyorum 
bazen de gülüyorum 
ama kayboldum biliyorum
neredeyim
nasılım
bilmiyorum

hiç merak ediyor musun beni?
çoktandır görülmedim 
çoktandır adım bile geçmedi
hatırlıyor musun beni?

ben
ben de bile
beni bulamıyorum

aranıyor yazıları astım kendi kendime
her yere 
hiç gözüne çarptı mı?
hiç gözüne çarptım mı?

bazen
bahçene kadar geliyorum
camına kadar
bakıyorum içeri
ve gidiyorum geri
kokum gelmiş midir hiç,
bir rüzgar esintisiyle 
cümleler de adım geçmiş midir,
rüyalarına girmiş miyimdir?

ben beni bulamıyorum
her taşın altına baktım eminim
her söze, her dizeye
yalanlara, gerçeklere
tümüyle baktığıma eminim

ben beni bulamıyorum işte
içimden bir ses öldün sen diyor
bir seste; hala bir ümit var
peki, itmekle ne kadar yol alınır
ya her attığım adımda
bıraktığım parçalarla tükenmişsem

bana yol göster
beni bul
sadece bir dokun
sadece bir sarıl
belki bir tebessüm
ya sendeysem?
ya elini uzatman koparıp alacaksa beni
bu boşluğun içinden

beni bul...
ben başaramadım
sen de kaybettiğim beni bulmayı
beni bul


21 Eylül 2016 Çarşamba

SENİN ADINA 1



bir kuyu
ve boğmak karanlığı
sessiz ve usulca
siyaha çalan tüm renkleri
yakmak bir kırmızı da
çalan tüm şarkı senin adına 

saklanıyor göz yaşları
ıssız bir koy da 
ve müzik dans ediyor
ışıklar çarparken yüzeye
duygular saklanıyor

sayıklıyor gökyüzü 
sayıklıyor bulutlar
bu öyle bir şiir değil
bu öylesine bir şiir

köşe bucak kaç bana
ve görüntün saklansın tüm baharlara
gözlerime bak
ruhuma
çalan tüm şarkılar senin adına

bilmem kaç kere anlattım sessizliği
bilmem kaç kere buldum kendimi
ve kaybettim kollarında
bu şarkı en çok senin adına

griye çalan bir aşk 
ve paramparça bir fotoğraf
öylesine yaşamak 
öylesine doğmak

25 Ağustos 2016 Perşembe

BİR ÖYLE BİR BÖYLE



konuşmamız lazım
günden, güneşten
konu olabilecek
senden ve benden

konuşmalıyız
zoraki olarak değil
konuşmadan olmadığından
konuşmalıyız yıllardan

konuşacak şeyler var
sen ve ben ayrımını ortadan kaldırmadan
en baştan
ve en sondan

dokunmamız gerek
söylememiz bazı şeyleri
ve bağzı şeyleri de yok saymamız
öylesine değil, gerekli

uçmalıyız gökyüzüne
biz olarak
seni beni arkada bırakıp
umutla

uçmalıyız yükseklere
düşmek ne demek bilmeden
ve sallanmalıyız gel git ile
yok olmadan biraz hallice

bir öyle
bir böyle
sessizce
aslında tüm yıkımlar ile...

https://www.youtube.com/watch?v=rUwXlle4MGE

16 Ağustos 2016 Salı

HAYAL



         Hayal nedir? Zihinde canlandırdığımız ve gerçek olmasını beklediğimiz ama hiç gerçek olmayan şey mi? Gerçeklik ve hayal ne kadar aynı cümle içerisinde bir beklentiyle ve gerçekleşme olasılığı ile sabit tutulabilir?

         Peki... Hayalleri hayal yapan en temel şey nedir? Kusursuz bir canlandırma olması ya da gerçekleşmeden gerçekleşmiş gibi tüm zerremizle hissetmemiz mi? Dur! Aklıma takılan bir şeyler daha var. Hangi hayalin gerçekleşti? Gerçekleşe bilecek olan şey hayal midir? "Bir çikolata istiyorum ve yarın gidip alacağım" demek içinden ve ertesi gün gidip almak hayal kategorisine girmiyor, biliyor olmalısın. Daha ilerisinden daha derininden bahsediyorum. Bir ağaç gibi... Şimdi ağacı canlandır zihninde ve baktığın zaman arka kısmını göremiyorsun hiç. Dön, dön ve dön... Gözlerinin yetemediği koştukça bir tarafların hep silindiği... Neler geliyor aklına? O göremediğin ama koştukça o tarafları da gördüğün bütün olmadan, yarım olarak gördüğün o şey gibi değil mi hayallerinde. Hep aklında ama gün geçtikçe siliniyor da. Yetişmek zor geliyor bir süre sonra. 

       Asıl mevzuya gelirsek benim hiç hayallerim gerçekleşmedi. Zaten hiçbir zaman bulamadım ki; hayaller hayal oldukları için mi hayaldirler yoksa hayal olarak kalmaları gerektiği için mi? 

25 Temmuz 2016 Pazartesi

GÖKYÜZÜNÜ BALTALAMAK



bazen susup izliyorum
kumlarda bıraktığın ayak izlerini
keşke sahil olsaydı diyorum
çöller bize layık değil

korkutuyor beni gözler
seni sorup duranlar değil
sana benim gibi bakmaya çalışanlar
ve seni benden alacaklar

kaldırımda çıkan tek bir çiçek gibi
tutunuyorum hayata
ve basmak üstüme ne kadar adil?

gitmek ne kadar doğru
ben, ben iken benden
peki ya seni sen olarak sevmek
ne kadar yanlış

sana aşığım demem mi gerek
yokluğuna bakarak
gözlerin dururken

boynunu evim saymak yerine
dudaklarından dökülen hüzün taşlarını
toplamak niye ?

taşlar atıyorlar bazen bu eve
şeytan taşlar gibi
bizim evimizi yıkıyorlar
ve içinde son kalan biri varken

korkutuyor beni sesin
korkuyor beni sessizliğin
psikopat gibi
sende de, sensizlikten de

yıldızlar kayıyor bazen
gönlümün şu gökyüzünde
her biri bir hayal
hayalleri yıkmak niye?

yırtıyorum gökyüzünü
çığlık atıyorum duy diye
bedenimi kemiriyorum
düşlerimle

yıldızlar,
hala gökyüzünde
birer birer yitip gidenler varken
sonu gelmeden, gelsen...

kolay değil biliyorum
aynı çatı altında kalmak
özgürce koşmak varken kırlarda
ayaklarına batan taşlarla
ayaklarıma batmasından bıktığım taşlarla
tam sığınmışken bir çatıya

mutluyuz sanmıştım
mutlusun sanmıştım
ayın ışığı ikimize de yeter sanmıştım
yalan olsaydı aşk,
bu kadar güzel parlamazdı sanmıştım
her sanılgı
bir yanılgıymış oysa

çöküyor gökyüzü artık
karınlık geliyor uzaktan
tekrar tekrar yırtıp, diktiğim o gökyüzü
ve sessiz, soğuk bir son...

12 Temmuz 2016 Salı

AH PAZAR SABAHLARI



ufak, şirin bir el
ve büyük hayaller vardı
masanın üstünde duran küçük,
acı bir fotoğrafta

bırakılmış, terk edilmiş bir hayat
ve tüm pazar sabahları
gelecek...
hepsi kırıklıkla silindi gitti

büyümeyi
sevmeyi
vazgeçmemeyi
ve biz beceremedik biz kalabilmeyi

sigara yaktık
şöyle cam kenarına geçip
filmlerdeki gibi
sessiz, titrek

bir geçmiş kaldı
bir acı
beklentiler...
yıkık dökük

bir yaprak düştü tesadüfen
bir yaprak daha öldü
saklanmak adına
korunmak adına sığındı belki

söyleyeceklerimiz kaldı
gidecek yerimiz değil
umutlarımız
küçük siyah bir torba içinde

affetmek kolay değil
affedemedik kendimizi
yalan yanlış aksettirdik kendimize
ve hep takılı kaldık

en güzel yanı olacaktı oysaki
pazar sabahları
içten bir sarılma sevdiğimize,
en sevdiğimiz...

yalnızlık işte...
alay edilecek gibi değil
ve hiçbir çocuğa öğretilmemeli
yalnızlık nedir

27 Haziran 2016 Pazartesi

GÜHERÇİLE



uzlaşıyoruz
zaman gerekiyor sadece
ve o zaman elde edilince
kendi yaralarımızla bile anlaşmaya başlıyoruz

dinleniyor sadece yalnızlığımız
küçük bir çay bardağının ince belinde
şöyle manzaraya karşı 
buz gibi havalarda 

söyleniyoruz bazen 
bazen ağlıyoruz sessizce
haykırmak istediklerimiz beynimizde 
bağırıyor, kurtar beni

alışıyoruz ama inan bana
zaman geçtikçe her şeye 
köleliğe de hasrete de 
alışmak öldürüyor belki de

bazen kan görmek istiyoruz
ve canımızı yaka yaka soyuyoruz kabukları
ben sevmiştim diyoruz
özledim diyoruz

özür dilemek erdemliktir derler
tutup bi' kendimizden dileyemiyoruz da 
saçma sapan şeylere
saçma sapan kişilere bile diliyoruz

zorla oldurmaya çalışıyoruz
olmayan şeyleri
olmaması gereken 
olursa olur, olmasa da olur denilen şeyleri

zorla oldurmaya çalışıyoruz da 
olması gereken şeyleri olduramıyoruz bi türlü
olmaması gereken şeyleri oldurup
kendimizi teselli ediyoruz

rol yapıyoruz sabahtan akşama kadar
ondan bu kadar yorgunluğumuz 
mutlu olmayıp, olmuş gibi davranmaktan
söylenecek o kadar söz varken yutkunmaktan

kaybediyoruz bazen bazı şeyleri
ya da boş veriyoruz
es geçiyoruz hayatımızı 
durup neden diyemiyoruz 

eskaza yaşıyoruz
eskaza seviyoruz
eskaza evlenip
eskaza ölüyoruz

çıkıp bendim o diyemiyoruz
kim yaptı denildiğinde 
saklanıyoruz 
korkularımız gibi sorular ardına

hedefler koyuyoruz kendimize
zamanlar ayırıyoruz bir şeylere
prensipler oluşturuyoruz her şeye
sonra hepsine bahane duvarı örüyoruz

kısacası ölüyoruz
yaşarken öylece
çıkıp bir gün bile yaşadık diyemiyoruz
çünkü bir gün bile yaşamıyoruz

elalemle vakit harcarken
ne diyecekler diye
kendimizi unutuyoruz

zaman mı yetmiyor yaşamaya
heves mi 
para mı 
ne yetmiyorsa artık

tabuları yıkmamak adına
kendimizi yıkıyoruz yol ortasına
yasallaştırıyoruz ölmeyi
yasallaştırıyoruz kendimizi öldürmeyi

bir dize vesveseler salıyoruz ardına
sevdiğimiz, sevenimiz kim varsa
sevgiyi sevgi olmaktan çıkartıyoruz kısaca

alıp başımızı gidiyoruz bazen
bazen de olduğumuz yerde sayıyoruz
dağları aştık sanırken

ağlıyoruz, gülüyoruz, kahkahalar atıyoruz hatta
yaşayan insanlar gibi
sadece bedeni giyiyoruz üstümüze
ve yaşadık diye çentik atıyoruz her günümüze

bir kitap alıyoruz mesela
ama okumuyoruz
bir dil öğrenip
kimseyle konuşmuyoruz

kısacası varken varız da
çoğu zaman yok oluyoruz